ÇOCUĞA KARŞI 3 GÖREV
Selamlar
Öncelikle şunu söylemek istiyoruz sevgili ebeveyn, bu yazıyı okuyorsanız, bunun için vakit harcıyorsanız burada olmak senin için önemliyse bilmenizi istediğimiz bir şey var; siz iyi bir ebeveynsin. Yanlış anlaşılmasın bu yazıyı okumayanlara veya böyle şeylerle ilgilenmeyenlere kötü bir şey demek değil niyetimiz haddimize de değil zaten. Aslında söylemek istediğimiz şey biraz şu; hepimiz bir şeyleri yapabilmek için veya daha iyi yapabilmek için çaba sarf ediyoruz. Ve bu bir şeylerin en önemli olanlarından bir de hiç kuşkusuz ebeveynlik. Peki ya nasıl iyi ebeveyn olacağız? Bu işin bir bitiş çizgisi var mı, veya bu biten bir şey mi? Ne olduğunda ‘oh tamam artık rahatladık’ diyebileceğiz? Nirvana’ya ne zaman ulaşacağız? Ne zaman işte ben mükemmel bir anneyim veya babayım diyebileceğiz? Tam da bu noktada Donald Winnicott’un bize kazandırdığı kavrama göz atmakta fayda var diye düşünüyoruz. Donald Winnicott bize der ki mükemmel annelik babalık yoktur, ‘yeterince iyi annelik ve babalık’ vardır. İşte bu noktada derin bir oh çekmenizi istiyoruz, çünkü bunu hak ediyorsunuz.
İşi biraz başa saracak olursak bebeğin ilk doğumu ile birlikte yaklaşık 1-1.5 ay anne bebek ile ilgilenmek için kendi ihtiyaçlarını geri plana atar ancak zaman geçtikçe anne bebeğin ufak düş kırıklıkları yaşamasına izin verir. Peki nedir bu ufak düş kırıklıkları? Mesela çocuğunuz ağladığında siz de bulaşıkları yıkıyorsunuz. Çocuğunuzun sesini duyar duymaz yanına gitmektense önce sesinizle onu duyduğunuzu haber verip sonra elinizdeki bulaşığı bitirip (yani yaklasık 1-1,5 dakikadan bahsediyoruz) yanına gittiğinizde, tebrikler ona ufak düş kırıklığı yaşattınız. Ve iyi haber bu onu hayata hazırlamak anlamında iyi bir gelişme.
Bu derya deniz bir konu biz bu konudan size bir damla sunmaya çalıştık. Umarız meselenin ana fikrini anlatma konusunda başarılı olabilmişizdir.
Yeterince iyi ebeveynlik demişken aslında size bahsetmek istediğimiz bir alt başlık var. Çocuğa karşı 3 görevden bahsetmek istiyoruz. Bu kısımda daha pratik bilgilerden bahsedebiliriz. İlk görevimiz çocuğu korumak. Tıpta da vardır mesela değil mi önce zararı kesmemiz gerekir daha sonra tedaviye başlarız. Aslında çocuk için de durum böyledir. Öncelikle onu zararlı şeylerden korumamız gerekir. Bizim dönemimiz açısından bakıldığında zararın birçoğu medyadan geliyor. Sitelerdeki videolar, fazla ekran kullanımı çocuğa görünür görünmez birçok zarar veriyor. Çocuğu öncelikle bunlardan koruduğumuz da emin olun çocuğumuza büyük bir iyilikte bulunuyoruz. Bu azımsanacak bir şey değil. Peki ekran kullanımı nasıl olmalı; tabii ki önce içerik olarak yaşına uygun olmalı. Korumalı paketler kullanarak istenmeyen yerlere girmesi engellenmelidir. Bir diğer mesele ise kullanım süresidir. 0-2 yaş aralığında çocuk hiçbir şekilde ekrana maruz kalmamalıdır. Tabii bu 3 yaşına kadar devam ederse çok daha iyi olur. Daha sonra günde yaşı çarpı 10 dakika maksimum süreyi, yaşı çarpı 10 dakika ,bölü 2 ise bize ideal süreyi verecektir.
İkinci görevimiz ise çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu ihtiyaçlar oyun, merak, hareket, hayal gücü deneyim ve gözyaşıdır. Her çocuk oyun oynama içgüdüsüyle doğar. Oyun oynamayan bir çocuğun midesi çalışmıyormuş gibi düşünebiliriz. Oyun çocuğun hayata dair birçok şeyi sindirmesinde çok önemli ve hatta yeri doldurulamayan bir rol oynar. Serbest oyun çocuğun yakıtı gibidir. Anaokulundaki bir çocuğun günlük ortalama serbest oyun süresi 5 saat ilkokuldaki bir çocuğun 3 ortaokuldaki bir çocuğun ise 2 saattir. Ve unutmayalım ki bu çocuğun en doğal hakkıdır. Çocuğun bir şeyi 400 kere tekrarlamasıyla oyunda 40 kere tekrarlaması öğrenme açısından aynıdır. Bu bilgiyi göz önünde bulundurmakta fayda var.
Hareket de bir çocuğun en önemli haklarından biridir. İçindeki enerjiyi dışarı çıkarması fiziksel olarak gelişmesi günümüzde hareket alanlarının kısıtlanmasıyla önemini tekrar kavradığımız bir kavram haline gelmiştir. Ağlamak da bir çocuk için çok önemlidir. Bunu baskılama ya çalışmak gereksizdir. Üzüntü de mutluluk kadar normal bir duygudur ve yaşaması gerekir. Merak ve deneyim birbiriyle çok ilişkili şeylerdir ve çocuğun hayatı öğrenmesi açısından da çok işlevseldir. Bu iki duygu desteklenmeli çocuğun merakına karşılık verilmeli ve deneyimlemesine de izin verilmelidir. Ve son görevimiz de çocuğu iyilerle karşılaştırmaktır. Burada önemli bir nokta var; çocuk iyi olmaya zorlanmamalıdır (ya da zorlamaktansa daha kalıcı bir yoldur iyilerle karşılaştırmak). Dolaylı öğrenme doğrudan öğrenmeden genelde daha kalıcı olur. Onu iyi insanlarla karşılaştırmak iyi öykülerle karşılaştırmak iyi deneyimlerle karşılaştırmak gerekir. Zaten iyilik bulaşıcıdır.
Biz bunu yaptığımızda çocuğumuza bir şeyleri dikte etmekten daha fazla fayda aldığımızı görebiliriz.
Psikolog
Elvan Çelik
Daha fazla bilgi için sitemizdeki videolarımızı izleyebilirsiniz.
İnstagram hesabımızdan güncel paylaşımlarımızı takip edebilirsiniz.
Güncel makalelerimizi okumak için blog sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.